Likya Yolu
Tatil mi yoksa macera mı? Siz hangisini tercih ederdiniz? Likya yolu size her ikisini de sağlayabilir. Bildiğiniz gibi ülkemiz doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle dünya üzerindeki ender ülkeler arasında yer almaktadır. Likya yolu ise bu doğal güzellikleri yaklaşık 540 kilometrelik rotasında barındırdığı antik kentlerle birlikte tarih ile birleştiriyor.
Dilerseniz rota ve yolculuk hakkında ufak bir bilgi sahibi olmanız için kısa bir bilgi verelim.
Likya Yolu Doğa Yürüyüşü için Hazırlık Süreci
Trekking yani doğa yürüyüşü olarak bildiğimiz bu kelimeyi artık sizin de daha sık duymaya başladığınızı tahmin ediyorum. Öncelikle şunu unutmayalım ki doğa yürüyüşlerinde en önemli şey yanınızda taşıdıklarınızdır. Günümüzde artık çoğumuz doğadan ve kırsal hayattan uzak yaşıyoruz fakat doğa yürüyüşü yapmak (özellikle Likya yolu gibi oldukça uzun ve zorlu bir rotada) yorulduğunuzda istediğiniz zaman oturup dinlenebilecek bir bank veya girip soğuk bir içecek alabileceğiniz süpermarket gibi olanaklar içermiyor. Bu nedenle ekipmanlarınız ve erzaklarınız sizin için hayati önem taşır. Bu nedenle maceraya başlamadan önce sıkı bir liste çıkarmanız gerekiyor.
Bir diğer unsur ise ağırlık. Şüphesiz sizin günlük kat edeceğiniz mesafeyi en fazla etkileyecek unsur da bu olacaktır. Özellikle ekipman tercihlerinizde en ergonomik ve portatif ürünlerin ve hatta birden fazla kullanım olanağı sağlayacak ürünlerin tercih edilmesi işlevsellik açısından daha faydalı olacaktır. Erzak konusunda da bildiğiniz gibi öğün öğün ayarlanmış gerekli kaloriyi sağlayacak ve bu tür seyahatler için özel olarak üretilmiş hem askeri hem sivil kullanma uygun gıdalar piyasada yaygın olarak bulunmaktadır. Son olarak Likya yolunu ülkemizde derinlemesine araştıran, Türkiye’de yaşayan bir İngiliz kadın olan Kate Clow’ın ‘Likya yolu’ kitabını da mutlaka okumalısınız.
Likya Yolu Doğa Yürüyüşü için Yolculuk ve Duraklar
Artık yolculuğa başladınız, tabi bu durumda, yolculuğa yolun neresinden başladığınız, ne kadarını kat edeceğiniz, kısmi bir rota mı yoksa yolun tamamını mı izleyeceğiniz gibi değişkenler gireceği için rota planlaması tamamen bireysel bir tercih olacaktır. Bu sebeple burada herhangi bir güzergâh üzerinden gitmeyeceğiz fakat kendi planladığınız istikamet üzerinde kalıyorsa kesinlikle uğramanızı tavsiye edeceğimiz birkaç yerden bahsedelim
Yolun tamamında yaklaşık 20 civarı antik kent bulunuyor bunların her biri birbirinden önemli tarihi ve mimarileriyle oldukça kıymetli kentler ancak hepsini görmek için fırsat bulamayabilirsiniz bu nedenle birkaç öneride bulunabiliriz. (Bunları karışık olarak vereceğiz, yukarıda belirttiğimiz gibi güzergâh planlaması bireyseldir.)
Myra Antik Kenti (Mira)
Myra günümüzde Antalya’nın Demre ilçesinin yer aldığı bölgede bulunan antik bir Likya kentidir. Antik tiyatrosu tiyatronun arkasında bulunan dağın yamaçlarındaki kaya mezarları ve tepesinde bulunan nekropol ve akropol ile birlikte büyüleyici bir manzaraya sahip olan Myra antik kenti uğramanız gereken duraklardan bir tanesi olmalıdır. Tabi St. Nicholas (diğer adıyla Noel baba)kilisesini de unutmamak gerekir.
Letoon Antik Kenti
Fethiye yakınlarında kaş yolu üzerinde bulunan bir antik kenttir. Efsaneye göre kent Zeus’tan hamile kanlan Leto adına kurulmuştur. Kalıntılardan anlaşıldığı üzere bölge oldukça politik ve dini bir bölge statüsündedir hatta bazı kaynaklar Likya’nın başkenti Xanthos olmasının yanında Letoon kentinin de Likya’nın dini başkenti olduğunu ifade etmektedir. Bölge dönemin üç önemli tapınağına ev sahipliği etmektedir. En kuzeyde Zeus’un yasak aşkı Leto’ya adanmış olan Leto tapınağı, Ortada Zeus ve Leto’nun Kızı olan Artemis tapınağı güneyinde ise Artemis’in erkek kardeşi olan Apollon tapınağı bulunmaktadır.
Xanthos Antik Kenti (Ksantos)
Antalya Kaş’ın Kınık köyünde bulunan bu antik kent Likya federasyonunun başkentidir. Bu antik kent 1988 yılında UNESCO tarafından ‘Dünya Kültür Mirasları’ listesine alınmıştır. Ovayı çevreleyen iki tepe üzerine kurulmuş olan Ksantos bir tarafında Eşen çayı kenarından sarp bir kayalık şeklinde yükselen surlarla çevrilmiş Likya akropolü diğer tarafında ise daha yüksek ve büyük olan Roma akropolünden oluşmaktadır. Kentin temellerinin M.Ö. 1200 yıllarına dayandığı düşünülüyor. Her metre karesi tarih dolu bu bölgenin mimarisi ise eşine rastlanılmayacak kadar güzel görünüyor.
Patara Antik Kenti
Antalya’nın Kaş ilçesinde Kalkan beldesi yakınlarında kurulmuş antik bir Likya kentidir. Ksantos gibi bir dönem Likya federasyonunun başkentliğini yapmıştır. Büyük İskender’in kuşattığı kentler arasında yer almaktadır. Liman kenti olmasından dolayı ticari anlama oldukça büyük öneme sahipti. Noel baba olarak bilinen St. Nicholas’ın da Patara’da doğduğu söylenir. Bir kısmı Muğla sınırlarına giren bu antik kentin en görkemli kalıntılarından biri olan roma zafer anıtın, su kemeri, deniz feneri, meclis binası ve antik tiyatrosuyla Patara kenti Türkiye’de görülmesi gereken yerler listenize eklemelisiniz.
Bu antik kentlerin dışında Pınara, Simena, Phaselis ve Olympos gibi antik kentleri de ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
